9 Nisan 2014 Çarşamba

Kapitalizm > Sosyalizm + Romantizm

No al carcio moderno! Yıl olmuş 2014, hala ‘endüstriyel futbola hayır’ safsataları dönmeye devam ediyor. Neymiş efendim, nerde o eski statlar, eski tribünler, eski yöneticiler. En başta gerçekle yüzleşmek lazım, artık o eski hayat yok. Nasıl eskiden kimse cep telefonu kullanmıyorken şimdi cep telefonu olmadan yaşayamıyorsa, Nisan 2014’te de endüstriyel futbola karşıyız cümlelerini kurmayacaksınız.

Giriş paragrafından endüstriyel futbolu desteklediğim ortaya çıkmasın, ben de paranın bu kadar futbolun içine girmesine karşıyım ama gerçek bu. Basit örneklerle açıklarsak, şu an paraya en karşı gibi görünen kulüpler Dortmund ve Arsenal olarak gözüküyor top level kulüpler arasında. Arsenal’le ilgili bilgisi olmayan insanların söylediği iki laftan biri Wenger çocuk yetiştiriyor-para harcamıyor diğeri de takıma iyi-güzel futbol oynatıyor- adam endüstriyel futbola karşı. Bu iki cümlenin de yüzde yüz yanlış olduğunu, bu durumu iyi bilenler biliyor. Wenger’in para harcamamasının tek nedeni Arsenal’in yeni stada taşınacak olmasıydı. Yeni stad dediğimiz şey de sizin endüstriyel futbol dediğiniz oluşumun yapı taşı. Futbolun içine bolca para girecek, büyük oyuncular alınacak, büyük stadlar yapılacak, o büyük oyuncuları büyük stadlarda izlemeye gelenlere büyük paralarla alışveriş yaptırılıp büyük paralara maç izlettirilecek. Wenger’i kişisel olarak sevebilirsiniz ki ben de çok severim orası ayrı ama şu an en pahalı maç biletini Arsenal satıyor. Dortmund örneği deseniz keza öyle. Klopp belki diğer takımlara göre daha az bir bütçeyle büyük işler başarıyor, belki taraftarları diğer kulüplerin taraftarları gibi kendini müşteri gibi görmüyor, daha bağlı kulüplerine ama bu endüstriyel futbolun dünya futbolunun içinde olduğu gerçeği değiştirmiyor.

Dünyanın belki de gelmiş geçmiş en iyi takımı denilen Barcelona’nın; Real Madrid’le kıyaslandığında hep La Masia örneği verilip hep kendi altyapısından ilerliyor denilen Barcelona’nın, son yıllarda neler yaptığına bakalım. Bu sene başında yaptığı en büyük transfer Neymar. Fiyatı 50 M£. 2012-103 sezonunda aldığı Alex Song ve Jordi Alba’ya verdiği para yaklaşık olarak 30 M £. 2011-2012 sezonunda aldığı Cesc ve Alexis Sanchez’e verdiği para yaklaşık 55 M £. Bir önceki sezonda David Villa ve Mascherano’ya yine 55 M £’ya yakın para verdi. Zlatan İbrahimovic’i almak için Eto’o ve 60 M £ verildi. Sonuç olarak kulüp başarılı mı başarılı ama ‘endüstriyel futbola karşılar’ önermesi yine yanlış çıkıyor.

Şu an İngiltere Premier ligde lider durumda bulunan, geçmişinden dolayı çoğu kişinin sempati beslediği Liverpool şampiyonluğa yürüyor. Bence Chelsea veya Man City’yi geçemeyecekler ama konumuz bu değil. İnsanların Liverpool’un şampiyon olmasını istemelerinin bir nedeni de Arap ve Rus sermayesine karşı olmalarıymış. Abramovic Chelsea’yi aldı kabul, Arap sermayesi Man City’yi FM oynar gibi yönetti yıllarca kabul ama Liverpool’un da Amerikalılara satıldığı gerçeği neden göz ardı ediliyor. Tıpkı Manchester United gibi. Belki diğerleri gibi fazla para harcamıyor olabilirler ama onlar da bu çarkın içinde. “Pisliğin içine bulaştıktan sonra biraz bulaşmanla çok bulaşman arasında fark yok”.

Bugün, olay öyle bir noktaya geldi ki taraftarlar sahte/çakma forma alıyorlar diye hor görülüyor. Her ürünün orjinalini almaları isteniyor. Asgari ücret alan adamdan 120 liraya kulübünün orijinal formasını almasını, 100 liraya statta maç izlemesini istiyor bu düzen. Gerçek bu. Bunu kabul etmek lazım. Zamanında stadın önünde bir gece önceden yatardık, bilet kuyruğuna girerdik hikayeleri artık sona erdi. Şimdi kulübünüzün kendi kredi kartını çıkarıyorsunuz, kredi kartınızdan bileti alıyorsunuz, maç öncesi alışverişinizi yapıp stadın içerisinde yemeğinizi yiyorsunuz, maçınızı izleyip evinize dönüyorsunuz. Hatta o kadar ki stadlarda sex bile yapabiliyorsunuz. Geçen sene Arena’da gördük bunu da.

 Gerçeği kabullenmek lazım. Gerçek bu. Kapitalizm. Stadlarda, sokaklarda her yerde. Biz buna karşıyız demeniz size en fazla arkadaş ortamlarında romantik futbol yorumları yaptırır ki artık Bağış Erten cümleleri kurarak bu yorumları yapabilirsiniz.

Bu yazıyı niye yazdım oraya gelelim. Haftasonu oynanan maçta Selçuk İnan’ın oyundan çıkarken verdiği tepki üzerinden ultraslan tartışıldı ve ‘keşke yürüyedur geri dönse yaa’ naraları atılmaya başlandı. Ultraslanın ne olduğunu zaten iyi biliyorum, oraya girmeyeceğim ama yürüyedur diye bir oluşum yok artık. Zamanında güzel işler yapmışlar, güzel insanlarmış eyvallah ama onlar da gerçeğe yenik düşüp kaybettiler. Güçlü olana kaybettiler. Güçlü olan gelip dövdürttü, kovdu onları. Hayatın en basit kuralıdır. Güçlü olan her zaman kazanır. Dünyada da güç kapitalizmdir, paradır. Bu gerçeği kabullenin artık.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder