Giriş
paragrafından endüstriyel futbolu desteklediğim ortaya çıkmasın, ben de paranın
bu kadar futbolun içine girmesine karşıyım ama gerçek bu. Basit örneklerle
açıklarsak, şu an paraya en karşı gibi görünen kulüpler Dortmund ve Arsenal
olarak gözüküyor top level kulüpler arasında. Arsenal’le ilgili bilgisi olmayan
insanların söylediği iki laftan biri Wenger çocuk yetiştiriyor-para harcamıyor
diğeri de takıma iyi-güzel futbol oynatıyor- adam endüstriyel futbola karşı. Bu
iki cümlenin de yüzde yüz yanlış olduğunu, bu durumu iyi bilenler biliyor.
Wenger’in para harcamamasının tek nedeni Arsenal’in yeni stada taşınacak
olmasıydı. Yeni stad dediğimiz şey de sizin endüstriyel futbol dediğiniz
oluşumun yapı taşı. Futbolun içine bolca para girecek, büyük oyuncular
alınacak, büyük stadlar yapılacak, o büyük oyuncuları büyük stadlarda izlemeye
gelenlere büyük paralarla alışveriş yaptırılıp büyük paralara maç
izlettirilecek. Wenger’i kişisel olarak sevebilirsiniz ki ben de çok severim
orası ayrı ama şu an en pahalı maç biletini Arsenal satıyor. Dortmund örneği
deseniz keza öyle. Klopp belki diğer takımlara göre daha az bir bütçeyle büyük
işler başarıyor, belki taraftarları diğer kulüplerin taraftarları gibi kendini
müşteri gibi görmüyor, daha bağlı kulüplerine ama bu endüstriyel futbolun dünya
futbolunun içinde olduğu gerçeği değiştirmiyor.
Dünyanın
belki de gelmiş geçmiş en iyi takımı denilen Barcelona’nın; Real Madrid’le
kıyaslandığında hep La Masia örneği verilip hep kendi altyapısından ilerliyor
denilen Barcelona’nın, son yıllarda neler yaptığına bakalım. Bu sene başında
yaptığı en büyük transfer Neymar. Fiyatı 50 M£. 2012-103 sezonunda aldığı Alex
Song ve Jordi Alba’ya verdiği para yaklaşık olarak 30 M £. 2011-2012 sezonunda
aldığı Cesc ve Alexis Sanchez’e verdiği para yaklaşık 55 M £. Bir önceki
sezonda David Villa ve Mascherano’ya yine 55 M £’ya yakın para verdi. Zlatan
İbrahimovic’i almak için Eto’o ve 60 M £ verildi. Sonuç olarak kulüp başarılı
mı başarılı ama ‘endüstriyel futbola karşılar’ önermesi yine yanlış çıkıyor.
Şu
an İngiltere Premier ligde lider durumda bulunan, geçmişinden dolayı çoğu
kişinin sempati beslediği Liverpool şampiyonluğa yürüyor. Bence Chelsea veya
Man City’yi geçemeyecekler ama konumuz bu değil. İnsanların Liverpool’un
şampiyon olmasını istemelerinin bir nedeni de Arap ve Rus sermayesine karşı
olmalarıymış. Abramovic Chelsea’yi aldı kabul, Arap sermayesi Man City’yi FM
oynar gibi yönetti yıllarca kabul ama Liverpool’un da Amerikalılara satıldığı
gerçeği neden göz ardı ediliyor. Tıpkı Manchester United gibi. Belki diğerleri
gibi fazla para harcamıyor olabilirler ama onlar da bu çarkın içinde. “Pisliğin
içine bulaştıktan sonra biraz bulaşmanla çok bulaşman arasında fark yok”.
Bugün,
olay öyle bir noktaya geldi ki taraftarlar sahte/çakma forma alıyorlar diye hor
görülüyor. Her ürünün orjinalini almaları isteniyor. Asgari ücret alan adamdan
120 liraya kulübünün orijinal formasını almasını, 100 liraya statta maç
izlemesini istiyor bu düzen. Gerçek bu. Bunu kabul etmek lazım. Zamanında
stadın önünde bir gece önceden yatardık, bilet kuyruğuna girerdik hikayeleri
artık sona erdi. Şimdi kulübünüzün kendi kredi kartını çıkarıyorsunuz, kredi
kartınızdan bileti alıyorsunuz, maç öncesi alışverişinizi yapıp stadın
içerisinde yemeğinizi yiyorsunuz, maçınızı izleyip evinize dönüyorsunuz. Hatta
o kadar ki stadlarda sex bile yapabiliyorsunuz. Geçen sene Arena’da gördük bunu
da.
Gerçeği kabullenmek lazım. Gerçek bu.
Kapitalizm. Stadlarda, sokaklarda her yerde. Biz buna karşıyız demeniz size en
fazla arkadaş ortamlarında romantik futbol yorumları yaptırır ki artık Bağış
Erten cümleleri kurarak bu yorumları yapabilirsiniz.
Bu
yazıyı niye yazdım oraya gelelim. Haftasonu oynanan maçta Selçuk İnan’ın
oyundan çıkarken verdiği tepki üzerinden ultraslan tartışıldı ve ‘keşke yürüyedur
geri dönse yaa’ naraları atılmaya başlandı. Ultraslanın ne olduğunu zaten iyi biliyorum,
oraya girmeyeceğim ama yürüyedur diye bir oluşum yok artık. Zamanında güzel
işler yapmışlar, güzel insanlarmış eyvallah ama onlar da gerçeğe yenik düşüp
kaybettiler. Güçlü olana kaybettiler. Güçlü olan gelip dövdürttü, kovdu onları.
Hayatın en basit kuralıdır. Güçlü olan her zaman kazanır. Dünyada da güç
kapitalizmdir, paradır. Bu gerçeği kabullenin artık.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder