24 Mart 2014 Pazartesi

Olmasaydı Sonumuz Böyle: Maddi-manevi

Hidayet Türkoğlu Milli takımı bıraktığını açıkladı. Yıllarca formasını giyip, kaptanlığını yaptığı formayı gençlere bırakmanın zamanı geldiğine inandığı için, artık formayı giymeyecekmiş.

Hidayet’in kariyerine bakarsak, fiziği sayesinde bütün pozisyonlarda oynayabiliyordu, 5 numara hariç bütün pozisyonlarda oynadı. Oyun zekası ve fiziği, henüz 20 yaşında  milli takımın çeyrek final oynama başarısı gösterdiği kadrosunda yer almasını sağladı. 2000’de Efes Final-Four yaparken, takımın önemli oyuncularından biriydi.

NBA’de 16.sıradan Sacramento tarafından seçildi, takım arkadaşları ve seyirci tarafından hep sevildi. Peja-Divac’la arkadaşlığı, Avrupalılıkları o zamanlar hep göz önünde olmasını sağladı. Lakers’a takılmasalar NBA’e damga vuracak takım olan Kings’in hep önemli bir parçası oldu. Sonraki sezon  All-Star’da çaylaklar-ikinci yılını geçirenler maçında yer aldı. Kings’le yine playoffta elendiler.

2003 yılında ise Spurs’e takas oldu. Makus talihini yine yenemedi ve yine Lakers’a elendiler.

2004 yılında Orlando’ya takas oldu. 2009-2010 sezonunda Toronto’ya takas olana kadar Orlando Magic için mücadele etti. NBA kariyerinin en başarılı yıllarını burada geçirdi.  Bireysel istatistikleri arttı, takımın bütünleştirici oyuncusu oldu, MIP ödülünü kazandı, asistleri için NBA Action’da top 10 yapılacak bir oyuncuya dönüştü, NBA finali oynadı. Şampiyonluğu yine alamadı, yine Lakers’a kaybettiler ama başarılı performansıyla o dönem NBA’in en gözde oyuncularından birine dönüştü. Finallerin ilk maçında Kobe’ye yaptığı blok sonrası, saliseler kala attığı pası Courtney Lee eğer bitirmeyi başarabilseydi, kariyeri bambaşka bir yere gidebilirdi. Finallerden sonra kulübüyle anlaşamayan “Hedo”, baya’ hareketli geçirdiği yaz sezonunun ardından Toronto’ya gitti. Howard’la yakaladıkları uyumu, Chris Bosh’la da yakalayacağını düşünmüşlerdi ama öyle olmadı. Sonraki sezon Phoenix’e giden Hidayet, dört numara pozisyonunda oynatıldı ve hiç uyum sağlayamadığı takımından kürkçü dükkanı Orlando’ya geri döndü. Orlando’da da bir türlü eski günlerine dönemeyen Türkoğlu, kulübü sözleşmesini feshettikten sonra, son külübü olan Clippers’la birkaç ay önce sözleşme imzaladı. Kariyerini hala burada devam ettiriyor.

***

A Milli Takım kariyeri için harika bir başlangıç yapmıştı Hidayet Türkoğlu. 99 Fransa’da çok iyi işler yaptı. Ülkede basketbol sevgisinin artmasına sebep olan, 2001’de ev sahibi olduğumuz turnuvada takımın ana oyuncularından biriydi ve Almanya maçında hem normal sürenin son topunu hem de uzatmanın son topunu sayıya çevirerek Türkiye’nin finale çıkmasını sağladı. Hem Hidayet için hem Türkiye milli takımı için Tanjevic’in takımın başına gelmesi bütün gidişatı değiştirecekti. Eski kafasından hiç vazgeçmeyen, Fenerbahçe-milli takım-federasyon-siyaset döngüsünde hep hatalı kararlar veren Tanjevic önderliğindeki bu süreçte milli takımın tek başarısı yine ev sahibi olduğumuzu 2010 Dünya ikinciliği. Takımı 2010’a hazırlıyorum saçmalığının arkasını sığındığı yıllarda, 2000’lerin en iyi jenerasyonuna sahip ülkesine bir türlü başarı getiremeyen Tanjevic’le beraber hiçbir milli başarı yakalayamadı. Ülkenin yönetim şekli olarak tek adamlığa evrildiği yıllarda, basketbol federasyonu da milli takım heyeti de Hidayet de tek adamlığına evrildi. NBA’deki oyuncuların milli takıma gelmemesi üzerinden anlamsız milliyetçilik tartışmaları yapıldığında, yaşlı diye milli takıma alınmayan Tunçeri zamanında, (Kerem Tunçeri’nin Real Madrid’le Avrupa kupası aldığı sezon, daha sonra zaten tekrar milli takıma çağrıldı.) takıma abilik yapacağına kukla olmayı tercih etti. Türkoğlu için dönüm noktası ise 2010 yılıydı. Orlando’da final oynayıp büyük sükse yaptıktan sonra, Portland’la görüşmeler yapmış, şehri gezmiş, medyaya Portland’la anlaşma yapılacağı izlenimi verildikten sonra, Toronto’yla anlaşma imzalamıştı. O süreçten sonra da para için Toronto’ya gitti, kontrat sezonu oyuncusu sıfatlarını üstünden atamadı. O yıl Türkiye’de yapılan dünya şampiyonasında, kazanılan maç sonrası hep akıllarda kalacak “maddi-manevi” sözünü kullanarak, milli takımın alacağı prim tartışmalarını başlattı. Şampiyonadan sonra verilen primin nasıl dağıtıldığı konusunda hala tek bir açıklama yok. 12 Eylül’e denk gelen referandum gününde, final maçında çok sevdiği başbakanın sahaya çıkmasını ıslıklayan seyircileri susturmaya çalıştı. Siyasetle arasındaki çizgiyi yok saydı ve hep o çizgi üzerinden yürümeye çalıştı. Hep de para kazandı. Portland’a gitseydi belki daha az para kazanacaktı ama o Toronto’yu seçti, başbakan olmasaydı belki bu kadar prim alamayacaktı.

 Bireysel olarak başarılara doymuş olabilirdi, daha fazla parayı tercih etmesinin, iktidar yakınlığının illaki bir açıklaması olabilirdi. Nasıl olsa elinde Fenerbahçe ve Türkiye kozu var, ülkeye geri döndüğümde param garanti diye NBA’daki son yıllarını tatil havasında geçirmesinin açıklaması olabilirdi. Doping skandalına karışmasının bir açıklaması olabilirdi. Milli takımda başarısız geçen turnuvalar sonrası milliyetçi naralar atmasının  bir açıklaması olabilirdi ama bambaşka bir hayatı da olabilirdi. Herkesin takdirle ve merakla izlediği dizinin finali daha iyi olabilirdi. Harika başladığı basketbol kariyerini, çok daha iyi bitirebilirdi. O bunu tercih etmedi, kişisel tercihidir ama maalesef bu son yıllarda yaptıklarıyla hatırlanacak.

İnsanlar yetenekleriyle bir yere gelirler, karakterleriyle orada kalırlar. İnsan böyle yetenekli bir oyuncuyu görünce, daha iyi bir son olabileceğini düşünüyor.

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder