Hidayet’in
kariyerine bakarsak, fiziği sayesinde bütün pozisyonlarda oynayabiliyordu, 5
numara hariç bütün pozisyonlarda oynadı. Oyun zekası ve fiziği, henüz 20
yaşında milli takımın çeyrek final oynama
başarısı gösterdiği kadrosunda yer almasını sağladı. 2000’de Efes Final-Four
yaparken, takımın önemli oyuncularından biriydi.
NBA’de
16.sıradan Sacramento tarafından seçildi, takım arkadaşları ve seyirci
tarafından hep sevildi. Peja-Divac’la arkadaşlığı, Avrupalılıkları o zamanlar
hep göz önünde olmasını sağladı. Lakers’a takılmasalar NBA’e damga vuracak
takım olan Kings’in hep önemli bir parçası oldu. Sonraki sezon All-Star’da çaylaklar-ikinci yılını geçirenler
maçında yer aldı. Kings’le yine playoffta elendiler.
2003
yılında ise Spurs’e takas oldu. Makus talihini yine yenemedi ve yine Lakers’a
elendiler.
2004
yılında Orlando’ya takas oldu. 2009-2010 sezonunda Toronto’ya takas olana kadar
Orlando Magic için mücadele etti. NBA kariyerinin en başarılı yıllarını burada
geçirdi. Bireysel istatistikleri arttı,
takımın bütünleştirici oyuncusu oldu, MIP ödülünü kazandı, asistleri için NBA
Action’da top 10 yapılacak bir oyuncuya dönüştü, NBA finali oynadı.
Şampiyonluğu yine alamadı, yine Lakers’a kaybettiler ama başarılı
performansıyla o dönem NBA’in en gözde oyuncularından birine dönüştü.
Finallerin ilk maçında Kobe’ye yaptığı blok sonrası, saliseler kala attığı pası
Courtney Lee eğer bitirmeyi başarabilseydi, kariyeri bambaşka bir yere
gidebilirdi. Finallerden sonra kulübüyle anlaşamayan “Hedo”, baya’ hareketli
geçirdiği yaz sezonunun ardından Toronto’ya gitti. Howard’la yakaladıkları
uyumu, Chris Bosh’la da yakalayacağını düşünmüşlerdi ama öyle olmadı. Sonraki
sezon Phoenix’e giden Hidayet, dört numara pozisyonunda oynatıldı ve hiç uyum
sağlayamadığı takımından kürkçü dükkanı Orlando’ya geri döndü. Orlando’da da
bir türlü eski günlerine dönemeyen Türkoğlu, kulübü sözleşmesini feshettikten
sonra, son külübü olan Clippers’la birkaç ay önce sözleşme imzaladı. Kariyerini
hala burada devam ettiriyor.
***
A
Milli Takım kariyeri için harika bir başlangıç yapmıştı Hidayet Türkoğlu. 99
Fransa’da çok iyi işler yaptı. Ülkede basketbol sevgisinin artmasına sebep
olan, 2001’de ev sahibi olduğumuz turnuvada takımın ana oyuncularından biriydi
ve Almanya maçında hem normal sürenin son topunu hem de uzatmanın son topunu
sayıya çevirerek Türkiye’nin finale çıkmasını sağladı. Hem Hidayet için hem
Türkiye milli takımı için Tanjevic’in takımın başına gelmesi bütün gidişatı
değiştirecekti. Eski kafasından hiç vazgeçmeyen, Fenerbahçe-milli
takım-federasyon-siyaset döngüsünde hep hatalı kararlar veren Tanjevic
önderliğindeki bu süreçte milli takımın tek başarısı yine ev sahibi olduğumuzu
2010 Dünya ikinciliği. Takımı 2010’a hazırlıyorum saçmalığının arkasını
sığındığı yıllarda, 2000’lerin en iyi jenerasyonuna sahip ülkesine bir türlü
başarı getiremeyen Tanjevic’le beraber hiçbir milli başarı yakalayamadı.
Ülkenin yönetim şekli olarak tek adamlığa evrildiği yıllarda, basketbol
federasyonu da milli takım heyeti de Hidayet de tek adamlığına evrildi. NBA’deki
oyuncuların milli takıma gelmemesi üzerinden anlamsız milliyetçilik
tartışmaları yapıldığında, yaşlı diye milli takıma alınmayan Tunçeri zamanında,
(Kerem Tunçeri’nin Real Madrid’le Avrupa kupası aldığı sezon, daha sonra zaten
tekrar milli takıma çağrıldı.) takıma abilik yapacağına kukla olmayı tercih
etti. Türkoğlu için dönüm noktası ise 2010 yılıydı. Orlando’da final oynayıp
büyük sükse yaptıktan sonra, Portland’la görüşmeler yapmış, şehri gezmiş,
medyaya Portland’la anlaşma yapılacağı izlenimi verildikten sonra, Toronto’yla
anlaşma imzalamıştı. O süreçten sonra da para için Toronto’ya gitti, kontrat
sezonu oyuncusu sıfatlarını üstünden atamadı. O yıl Türkiye’de yapılan dünya
şampiyonasında, kazanılan maç sonrası hep akıllarda kalacak “maddi-manevi”
sözünü kullanarak, milli takımın alacağı prim tartışmalarını başlattı.
Şampiyonadan sonra verilen primin nasıl dağıtıldığı konusunda hala tek bir
açıklama yok. 12 Eylül’e denk gelen referandum gününde, final maçında çok
sevdiği başbakanın sahaya çıkmasını ıslıklayan seyircileri susturmaya çalıştı.
Siyasetle arasındaki çizgiyi yok saydı ve hep o çizgi üzerinden yürümeye
çalıştı. Hep de para kazandı. Portland’a gitseydi belki daha az para
kazanacaktı ama o Toronto’yu seçti, başbakan olmasaydı belki bu kadar prim alamayacaktı.
Bireysel olarak başarılara doymuş olabilirdi, daha
fazla parayı tercih etmesinin, iktidar yakınlığının illaki bir açıklaması
olabilirdi. Nasıl olsa elinde Fenerbahçe ve Türkiye kozu var, ülkeye geri döndüğümde
param garanti diye NBA’daki son yıllarını tatil havasında geçirmesinin
açıklaması olabilirdi. Doping skandalına karışmasının bir açıklaması olabilirdi.
Milli takımda başarısız geçen turnuvalar sonrası milliyetçi naralar
atmasının bir açıklaması olabilirdi ama
bambaşka bir hayatı da olabilirdi. Herkesin takdirle ve merakla izlediği
dizinin finali daha iyi olabilirdi. Harika başladığı basketbol kariyerini, çok
daha iyi bitirebilirdi. O bunu tercih etmedi, kişisel tercihidir ama maalesef
bu son yıllarda yaptıklarıyla hatırlanacak.
İnsanlar
yetenekleriyle bir yere gelirler, karakterleriyle orada kalırlar. İnsan böyle
yetenekli bir oyuncuyu görünce, daha iyi bir son olabileceğini düşünüyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder